15.YÜZYILDAN BİR HİKAYE

 

"İtalyanlar'ın bana düşman olmalarına şaşıyorum; biz de İtalyanlar gibi Troialılar'ın soyundanız. Yunanlar'dan Hektor'un öcünü almak benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanlar'ı tutuyorlar."

FATİH SULTAN MEHMET

 

Fatih'in İstanbul'u alması Batı dünyasını derinden etkilemiş hatta sarsmıştı. O sıralar, 300 savaş gemisi, 3000 civarı ticaret gemisi,190.000'e yaklaşan nüfusu ve 750.000 Altın Düka'lık geliriyle Akdeniz'in en büyük güçlerinden biri haline gelen Venedik, 15 Nisan 1423'te dük seçilen Francesco Foscari'nin yönetimindeydi. Bu zenginlik ve güç bir bakıma 1423'te ölen Dük Tomasso Mocenigo'nun eseri sayılabilirdi. Mocenigo, son derece tutumlu bir insandı ve Senato'dan bir dolu tasarruf kararı çıkartmayı başarabilmişti. 100.000-200.000 Düka'lık bağışlar alarak pek çok yabancı aileyi Venedik Soyluları listesine katmıştı. Vatandaşlık hakkı için bile ağır şartları olan Venedik'te soylular listesine girmek müthiş bir başarı kabul ediliyordu ve bunun da bir bedeli vardı. Dük, ayrıca israfı önlemek için resmi davetlerin pahalı ve gösterişli şölenlere dönüştürülmesini de kesinlikle yasaklatmıştı. Barışçıydı, " savaş bütçeyi zorlar, ama barış korunursa Venedik daha da zenginleşir", diyordu. Kendisinden sonra müsrif ve savaşsever Foscari'nin seçileceği sinyalleri gelmeye başladığında karşı koydu ama engelleyemedi ve O'nun ardından Foscari yeni dük oldu. 1438'de Bizans İmparatoru'na gücünü göstermek için verdiği abartılı bir gösteriye dönüşen davet, ardından biricik oğlu Jacopo'nun Contariniler'in kızı Lucrezia ile evlenmesi vesilesiyle yaptırdığı muhteşem düğün töreni Venedik'te huzursuzluk yarattı. Çok geçmeden, kentte Jacopo ile ilgili yolsuzluk ve rüşvet iddiaları yüksek sesle dillendirilmeye başladı. Derken bir gün, Bocca di Leone (= aslan ağzı, kentte ihbar mektupları aslan başı şeklindeki kabartmaların ağız boşluğundan içeri atılır, imzalı olup olmadıklarına bakılmaksızın işleme konur ve incelenirdi)'lerden birine bir ihbar mektubu bırakılıverdi. Mektup, doğal olarak Onlar Konsülü'ne ulaştı ve Jacopo hemen yakalanıp, yargılanmaya başladı. Jacopo, Girit'e sürgüne yollandı, bir daha asla Venedik'e dönemeyecekti. Yıllar geçti. Francesco Foscari, İstanbul'u ele geçiren Fatih'e hem nabız yoklamak, hem de Bizans döneminden beri siyasi ve askeri çatışmalara rağmen hep çok yoğun olan ticaretin geleceğini belirlemek amacıyla elçisi Bartelomeo Marcello ile "iyi bir barış iyi iş yapmanın koşulur" mesajını gönderdi. Fatih'in cevabı sıcak oldu. Var olan ticari ilişkiler kah arttı, kah azaldı, ama hep sürdürüldü.

1456 Yazında Onlar Konsülü'ne ulaşan haber Venedikliler'in gündemini altüst etti. Jacopo, Fatih Sultan Mehmet'le gizlice ilişki kurmuştu ve Sultan da O'nu kurtarma bahanesiyle gemilerini Girit'e yollama hazırlığına girmişti. Jacopo 21 temmuzda hemen Venedik'e geri getirildi ve bu kez ölümle yargılandı. Ancak, yapılan oylamada dükün biricik oğlu olması nedeniyle Piazetta'da infazı gerçekleştirilecek olan idamdan kurtuldu. Bu kez, bir yılı hapiste geçirmek ve bir daha asla yabancı ülke güçleriyle işbirliğine girmemek koşuluyla yeniden Girit'e yollandı. İstanbul- Venedik ilişkileri gerginleşmişti. Halk, buna sebep olan bir adamın babasını tahtta görmek istemiyordu, isyanlar başladı. Senato, 1457 ekiminde Foscari'den tahtı terk etmesini ve tacını bırakmasını istedi. Venedik Dükalık tarihinde kural gereği ancak ölüm nedeniyle başkasına devredilen taç ve taht, 17 Nisan 1355'te ihanetin bedelini kesilen kafasıyla ödeyen Marino Faliero'dan sonra ikinci kez bu şekilde yeni sahibine, Pasquale Malipiero'ya geçmiş oldu.

Fatih'in yukarıdaki sözleri bu gergin dönemin ardından söylemiş olduğu düşünülebilir. Ancak, vurguladığı ikinci önemli konu; "Troialılar'ın soyundan gelme" gerçeğidir. Türkler ve İtalyanlar, tarih boyunca birbirine çok bağlı olmakla birlikte, birbirini aşırı kıskanan ve çatışan kardeşler gibi davranmışlardır. İlişkiler zaman zaman son derece sert ve hırpalayıcı ama hep çok yoğun yaşanmıştır. Onları her şeye rağmen birbirinden vazgeçemeyen iki sevgili, birbiri üzerinde üstünlük kurmaya çalışan ama içten içe seven iki kardeş gibi davranmaya iten, aynı soydan, Troialılar'ın soyundan gelme gerçeğidir. Önceleri Bizans- Venedik ikilisinden söz edilirken, 1453'ten sonra İstanbul- Venedik denmeye başlanmıştır. İlişkiler her zaman öylesine girifttir ki, bir sanat tarihçinin şöyle bir espri yapmasına neden olmuştur: "Bir Venedikli'yi kazı, altından bir Türk çıkar."

Paflagonia Projesi ile Anadolu topraklarına "Köklere Dönüş" adını verdikleri sembolik bir bisiklet turu düzenleyen Veneto bölgesi insanları, Padovalılar, bunu yaparken tamamen iki ülke halkı arasında yeniden bir sıcaklık geliştirme amacındaydılar. Onların bu arayışlarına "adamlar geçmişlerini arıyor, kendi tarihlerini araştırıyor, bundan bize ne" diyerek ilgisiz kalan, hatta tepki ile yaklaşanlara, beş yüz yıl önce Fatih'in vurguladığı bir gerçeği hatırlatmak istedim. Bu, bizim ortak tarihimiz. Ona ne kadar sahip çıkarsak o kadar bizim olur. Çanakkale, bu projenin vazgeçilmezidir. Çünkü tüm Anadolu kavimlerini ortak amaç uğruna bir araya toplayan, sonucunda tüm bu Anadolu kültürünü Avrupa'ya taşıyan olayların merkezi "TROİA"dır. Ve Troia bizimdir!

EMEL (ALTAN) EGE 22-11-2001