Yerleşik elçilikler ve elçilik sarayları,
Ortaçağ'da İtalyanlar tarafından oluşturulmuş kurumlardır. Elçiler
aracılığıyla,diplomatik hizmet ve ilişkide bulunulan ülkelerle ilgili
bilgiler toplama fikri ilk kez Venedik ve Cenova'dan çıkmıştır.
Bir başka ülkeye daimi ikamet eden elçiler göndermek ve buralarda
onların ikameti için saraylar yaptırmak da Venedikliler tarafından
gerçekleştirilmiştir. 13.y.y.'dan itibaren Venedik'in İstanbul'da
daimi ikamet eden elçileri vardı. Venedikliler, ilişki içinde oldukları
ülkelerin başkentlerine gönderdikleri elçiler dışında, diğer önemli
şehirlerinde de konsolosluklar açarlardı. Daha çok Padova Üniversitesi'nde
eğitim almış kişiler arasından seçilen elçiler ve konsoloslar, gittikleri
ülkenin dilini, geleneklerini, önemli kişilerini gayet iyi bilirler
ve tanırlardı. Edindikleri bilgileri de (Osmanlıca: Sefaretname,
İtalyanca: Relazione adı verilen) raporlar halinde düzenleyip, Venedik
Senatosu'na törenle sunarlardı. Elçilerin raporlarını senatoda okumaları
Venedik sosyal yaşantısı içinde çok önem verilen bir olaydı. O nedenle,
her biri ihtişamlı törenlere dönüşürdü. Osmanlı döneminde elçiler,
İstanbul'da padişaha takdim edilirken de muhteşem törenler yapılırdı.
Büyük ihtimalle, Venedik'teki törenler İstanbul'daki törenler örnek
alınarak ortaya çıkmıştır. Çünkü oldukça benzerlik taşırlar. Gerek
Venedik'te, gerekse İstanbul'da yapılan bu göz kamaştırıcı törenler,
kimi zaman ressamların eserlerine de yansımıştır. Ayrıca bu raporlar
bir edebiyat türü sayıldığından ayrı bir değere de sahipti. Yabancı
devletlerin daha detaylı tanınmasına, diğer büyük devletlerin yöneticileri
hakkında etraflıca bilgi edinilmesine, bu ülkelerde yaşayan halkın
günlük yaşamının derinlemesine bilinmesine imkan sağlayan elçilik
raporları, içerdikleri siyasi, askeri ve sosyal bilgilerin değeri
nedeniyle kimi zaman diğer bazı devletler tarafından satın bile
alınmıştı. Bir dönem gizli gizli ele geçirilmeye çalışılan askeri
bilgiler, daha sonra Osmanlılar tarafından güçlerini göstermesi
maksadıyla elçilere özellikle verilmişti. 1589'dan itibaren Venedik
elçilik raporları, " Siyaset Hazinesi" yani " Tesoro
Politico" adıyla basılıp dağıtılmaya başlanmıştı. 1595 ile
1598 arasında Bologna'da, 1600'de de Milano'da basılan ve çok iyi
bir gözlemle, iyi birer edebiyat metni olarak yazılmış olan bu raporlar
Avrupa'daki tüm aydın kesimin ilgisini çekince Latince ve Fransızca'ya
da çevrilerek basılmıştır.
1503- 1641 Yılları arasında, elçi trafiğinin en yoğun yaşandığı
dönemde, Venedik'ten İstanbul'a tam 39 elçi gitmişti. Aynı dönemde,
Vatikan'a 27, Fransa'ya 23, Avusturya ve İspanya'ya 18'er elçi gönderildiği
düşünülürse Venedik - İstanbul arasındaki ilişkinin önemi ortaya
çıkar. İstanbul'da görev yapmak, Venedik elçileri için Venedik'e
dönüşlerinde,daha üst kademe devlet görevi fırsatı demekti. İstanbul
elçilerinin, görev bitiminde Venedik'te dük seçilmeleri de bir gelenek
olmuştu. Bu elçilerden ikisi ise bu imkanı bulamadı. Andrea Dandalo
devlet görevinden çekilme kararı aldı. Girolamo Lippomano da görevini
kötüye kullandığı gerekçesiyle Senato'da yargılanacağını öğrenince,
dönüş yolunda kendini denize attı.
1503- 1641 Yılları arasında, İstanbul'da görev yapmış olan Venedik
elçilerinin sunduğu raporlar tarihçi Lucette Valensi tarafından
incelenmiştir. Bunlar üzerine yazarın kaleme aldığı inceleme Türkçe'de
Bağlam Yayıncılık'tan Venedik ve Bab-ı Ali / Despot'un Doğuşu adıyla
Kasım'1994'de yayınlandı. Venedik elçilik raporları arasında en
ünlüleri, kuşkusuz Marcantonio Barbaro ile Andrea Gritti'ninkilerdir.
Barbaro'nun raporu edebi açıdan oldukça değerlidir. Günümüze kadar
gelen ve Lucette Valensi tarafından incelenmiş olan ilk elçilik
raporu ise Andrea Gritti'ye aittir. Venedik Senatosu'nda okunmuş
olan İstanbul elçilik raporlarının bir listesini şöyle sıralayabiliriz:
Andrea Gritti: 1503
Antonio Giustiniani: 1514
Alvise Mocenigo: 1518
Bartalomeo Contarini: 1519
Marco Minio: 1522
Pietro Zen: 1524
Pietro Bragadin: 1526
Marco Minio: 1527
Pietro Zen: 1530
Danielo Ludovisi: 1534
Bernardo Navagero: 1553
Domenico Trevisano: 1554
Antonio Erizzo: 1557
Antonio Barbarigo: 1558
Marino Cavalli: 1560
Andrea Dandolo: 1562
Marcantonio Donini: 1562
Daniele Barbarigo: 1564
Luigi Bonrizzo: 1565
Jacopo Ragazzoni: 1571
Marcantonio Barbaro: 1573
Andrea Badoaro: 1573
Constantino Garzoni: 1573
Vicenzo Alessandri: 1574
Antonio Tiepolo: 1576
Giocomo Soranzo: 1576
Maffeo Venier: 1579
Giocomo Soranzo: 1581
Paolo Contarini: 1583
Gianfrancesco Morosini: 1585
Giovanni Michiel: 1587
Maffeo Venier: 1587
Giovanni Moro: 1590
Lorenzo Bernardo: 1592
Matteo Zane: 1594
Leonardo Dona: 1596
Nani ..........: 1603
Ottavio Bon: 1604
........ Contarini: 1612
Cristoforo Valier: 1616
Francesco Contarini: 1621
Giovanni Cappello: 1634
Carlo Contarini: 1636
Carlo Contarini: 1641
Pietro Foscarini: 1637
Pietro Foscarini: 1641
........... Quirini: 1676
...........Morosini: 1680
.......... Civrano: 1682
......... Donado: 1684
Andrea Gritti'nin elçilik raporunun Senato'da
okunması dört saat sürmüştür. Leonardo Dona'nınkinin ise daha uzun
bir sürede okunabildiğini belirtilmiştir.
1524'ten sonra, elçiler raporlarının okunmasının ardından el yazısı
olan bu metinleri Senato'ya teslim etmişlerdir.
Osmanlılar, İstanbul'a gelen Venedik elçilerine BALYOS derlerdi.
Bu kelime, İtalyanca'da "elçi" anlamına gelen BAILO kelimesinden
gelir. İstanbul'da yaşayan yurttaşlarının can ve mal güvenliği ile
de ilgilenen Venedik elçilerinin İstanbul'da iki tane ikametgahı
olmuştur. İlki, Haliç girişinde Fener adıyla bilinen semtte bulunan
bir ahşap konaktı. Bahçekapı'ya kadar uzanan bölgede büyük bir Venedik
kolonisi yaşardı. Elçilik konağının bulunduğu mahalle, 15.y.y. kayıtlarında
"Aslanlı Ev Mahallesi" olarak yer alır. Nedeni, Venedik
bayrağında bulunan San Marco'nun kanatlı aslan figürüdür. Ayrıca,
konağın önünde, aynı figürün bir heykelinin bulunduğunu düşünmek
de mümkündür, ama bu konuda şu an bir belge yoktur. Bu mahalle,
ayrıca "Venedik Lonca Mahallesi" olarak da bilinirdi.
Venedik elçisinin ikametine ayrılmış bu ahşap yapının büyük bir
yangının ardından yok olduğu varsayılıyor. 16. y.y.da, Beyoğlu'da
yeni bir saray inşa edildi. Venedik elçiliği bu taş binaya taşındı.
Önceki adı Pera olan bu semtin Beyoğlu olarak anılmasının Andrea
Gritti ile bağlantılı olduğu düşünülür.
Andrea Gritti, gençlik yıllarında İngiltere, Fransa, İspanya'da
görev yapmış olan dedesi elçi Triadan ile birlikte bu ülkeleri dolaşarak
diplomatik tecrübe kazanmıştı. Eğitimli, soylu ve ticareti iyi bilen
kişiler arasından seçilen Venedik elçilerinin entelektüel açıdan
en dikkat çekenlerinden biri olan Gritti, İtalyanca dışında Yunanca
ve Türkçe dahil, tam 6 dil konuşabiliyordu. Döneminin en önemli
sanat hamilerinden biri olan Gritti, ünlü mimar Sansovino'yu himayesine
almış, onunla çok yakın dost olmuş, Tiziano'ya bir portresini yaptırmış
ve müzikle yakından ilgilenmiştir. Uzun boylu, hoş, oldukça da yakışıklı
olan Gritti, Padova Üniversitesi'nde felsefe eğitimi görmüştü. İstanbul'a
1497 yılında gelmiş, ticareti burada öğrenmişti. 1498'de Osmanlı
ile Venedik arasında, Akdeniz'de sorunlar yaşanırken, Osmanlı'nın
genel durumu ile ilgili şifreli mektuplar yazıp Venedik hükümetine
bilgi göndermeye başladı. Başvezir Hersekli Ahmet Paşa ile kurduğu
yakın dostluk sayesinde
sarayda yaşanan gelişmelerden haberi oluyordu. Ayrıca İstanbul'da
çok renkli bir hayat sürmekteydi. Venedik dükü Andrea Vendramin'in
yeğeni olan karısı, yegane meşru çocuğu olan Francesco'yu doğururken
ölmüştü. Gritti kadınlara düşkünlüğü ile tanınırdı. İstanbul'da
üç ayrı kadından ( kadınların Rum olması muhtemel) Giorgio, Lorenzo
ve Alvise adlı üç oğlu daha olmuştu. 1499'da Osmanlılarla Venedik
arasında savaş patlak verdiğinde, Gritti'nin Venedikli komutanlara
Osmanlı askeri gücü ile ilgili bilgiler sızdırdığından şüphe edilmeye
başlandı. 1499 Yazında, şifreli mektuplarını taşıyan adamı yakalandı
ve idam edildi. Ardından, 16 Venedikli tüccarla beraber, 1500 yılı
Nisan ayında Gritti de hapse atıldı. Saraydaki dostları sayesinde,
1501'de kefaletle serbest bırakıldı. 1502 Martında bir tekneyle
ve yaklaşık iki aylık bir yolculuktan sonra Venedik'e döndü. Burada,
Osmanlı Venedik barış görüşmelerine katıldı. 1503'te Venedik'i temsilen,
resmi elçi sıfatıyla İstanbul'a geldi ve Osmanlılarla barış anlaşmasını
imzaladı. İşte, ünlü sefaretnamesini de bu görevinden Venedik'e
dönerken hazırlamış ve senatoya sunmuştu. Sefaretnamede, Başvezir
Hersekli Ahmet Paşa ile olduğu kadar Sultan I.Bayezid ile de yakınlıklarından
söz etmiştir.
Gritti, İstanbul'daki elçilik görevinden Venedik'e dönünce, 1509'da
San Marco Procuratörü ( Haznedar) seçilmişti. Aynı yıl, Venedik
kuvvetlerine komuta ederek birliklerini Padova'dan harekete geçirmiş
ve 1512'de Brescia'yı Fransızlardan geri almayı başararak, güçlü
bir general olduğunu da kanıtlamıştı. Tüm başarılarının ardından,
20 Mayıs 1523'te dük seçilen Gritti'nin gayrımeşru oğulları da İstanbul'dan
Venedik'e gelmişti. Ancak, Giorgio burada mutlu olamayacağını anlayıp,
malını mülkünü satarak bir daha geri dönmemek üzere Venedik'ten
ayrılıp İstanbul'a yerleşmişti. Kayıtlarda Lorenzo'dan hiç söz edilmiyor.
Alvise ise Venedik'te ve Padova Üniversitesi'nde eğitim gördükten
sonra, Giorgio gibi İstanbul'a yerleşmeyi tercih etmişti. Pera'yı
Beyoğlu yapanın Andrea Gritti'nin bu oğlu olduğu düşünülür. Elçiliğin
bu semte taşınmasının ardından, İstanbul'da yaşayan Venedik asilzadeleri
de hızla bölgeye yerleşmeye başlayıp, buraya kendi kültürlerinin
damgasını vurmuşlardı. Bir kaynakta, " Beyoğlu o günlerde İtalyan
Rönesansının Doğu Akdeniz şubesi gibiydi" denir. Beyoğlu, bir
anlamda asilzade demektir. Gritti gibi dikkat çekici bir yaşam süren
Venedik soylusunun, gayrımeşru da olsa, oğlu için " beyoğlu"
denmiş olması şaşırtıcı gözükmüyor. Alvise'nin Beyoğlu sokaklarından
her geçişinde arkasından " beyoğlu geliyor" ya da "beyoğlu
geçiyor" gibi konuşulmuş olması da yadırganacak bir durum değil.
Alvise, sadece babasının ismiyle ünlenmiş bir kişilik değildir.
O da babası gibi Osmanlı sarayı ile yakından ilgilidir ve Başvezir
İbrahim Paşa ile sıkı bir dostluk kurmuştur. Alvise, İtalya'da almış
olduğu eğitimle bağlantılı olarak, Paşa'nın da yardımıyla Kanuni
Sultan Süleyman'ın mücevhercibaşı olarak saraya yerleşmeyi başarmıştı.
Bu sayede büyük bir servete de kavuşan Alvise'nin konumu Venedik
dükü seçilmiş olan Andrea Gritti'yi çok zor duruma sokmuştu. Akdeniz'de
Osmanlılarla Venedikliler arasında yaşanmakta olan sıcak gelişmelerde
Venedik dükünün gayrımeşru da olsa bir oğlunun Osmanlı sarayında
çok önemli bir görevde bulunması Venedikliler arasında huzursuzluk
yaratmıştı. Halk, Gritti'nin dükalık görevine son verilmesini isteyecek
kadar ileri gitmişti. Bu, sık olmasa da yaşanmamış bir durum değildi.
17 Nisan 1355'te dük Marino Faliero ihanetle suçlanarak sadece sekiz
ay önce, büyük törenlerle dükalık tacını giydiği Dükler Sarayı'nın
merdivenlerinde başı kesilmek suretiyle idam edilmişti. 15 Nisan
1423'te Venedik dükü seçilen Francesco Foscari de müsrifliği yüzünden
huzursuzluk yaratmış, rüşvet skandalları nedeniyle yargılanıp Girit'e
sürgün edilen oğlunun Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet'ten yardım
istemesiyle de kendisinden tacı geri alınmıştı. Foscari, 23 Ekim
1457'de sarayı terk edip gitmek zorunda bırakılmıştı. Bu nedenlerle,
Andrea Gritti Venedik'te sıkıntılar yaşarken, Alvise 1528'de Osmanlı
ordusuyla beraber Macaristan Seferi'ne çıktı, Viyana Kuşatması'na
katıldı. Andrea Gritti artık " Türk'ün yaltakçısı" olarak
anılır olmuştu. Üçbin kişilik ordunun başındaki saray erkanından
biri olan Alvise, 1534'de isyancılar tarafından başı kesilerek öldürüldüğünde,
konumunun yarattığı tüm sıkıntılara rağmen, Andrea Gritti'yi, 1506'da
ölen meşru oğlu Francesco'dan çok daha fazla sarsmıştı. Gritti,
her şeye rağmen tantanalı bir hayat yaşamaktan asla vazgeçmedi.
Değişik kadınlarla ilişkiye girip, yeniden çocuk sahibi olmaya devam
etti. Aşırı yeme içme zevki sonunda hayatına mal oldu. Her Noel
kutlamasında yılan balığı kızartması yemek Venedik'te bir gelenekti.
Ama, 28 Aralık 1538 gecesi, ailesine ait Palazzo Gritti'de aşırı
miktarda yılan balığı kızartması yiyen 84 yaşındaki dük Andrea Gritti,
bu yüzden öldü.
Gritti'nin bir heykeli, Osmanlı ile ilişkilerde oynadığı önemli
rol nedeniyle, Dükler Sarayı'nın Piazetta'ya bakan ve onun dükalığı
döneminde, 1536'da dış süslemeleri yapılmış olan cephesindeki balkonun
üzerine yerleştirildi.
Bu çok renkli hayatı, İstanbul'da bıraktığı evlatları, Osmanlı sarayındaki
dostları, Venedik Osmanlı ilişkilerindeki rolüyle Andrea Gritti,
gerek Venedik, gerek Osmanlı tarihinin en unutulmaz isimlerinden
biri olmuştur.
EMEL (ALTAN) EGE 7 MART 2003