|
|
|
|
Çocukluğumun Çanakkale'si, içinde barındırdığı
bin bir renkle anılarımda hala yaşıyor. Denizden bakınca yan yana
dizilmiş birkaç katlı o şirin Rum evlerini görür gibiyim.Her birinin
arka kapısı minik taş basamaklarla denize açılıyor. Önlerinde birer
küçük sandal.Kordon boyu henüz doldurulmamış, tek şerit, parke taş
bir yol var. Küçük iskeleye renk renk motorlar yanaşıyor. Büyük
yolcu gemileri açıkta demirlemiş, yolcularını teknelerle taşıyorlar
kente. Çeşitli renklerde boyanıp, süslenmiş faytonlar sıra sıra
dizilmişler,sabırsız atlarını güçlükle dizginliyor faytoncular.
Tüm sokaklar gri parke taş döşeli.Evler ikişer-üçer katlı, çoğu
cumbalı.Balkonlarda süslü demir parmaklıklar. Kentin simgesi haline
gelen pembe taş saat kulesi henüz yüz yaşına girmemiş bile...Çarşı
içindeki bir örnek küçük taş binalar sıra sıra uzanıyor.Alt katlarındaki
dükkanlarda çeşitli mallar satılıyor.Denizin kıyısındaki çay bahçesi
ulu ağaçların gölgesinde sıcak yaz günlerinde bile bahar serinliği
sunuyor. Sokaklarda herkes birbirini tanıyor, selamlaşıp muhabbet
ediyor. Mehmet Ali amca radyolarının başında, tamire çalışıyor.
O günlerde radyo çok önemli; dünyayı ayağımıza getiriyor. "Uğurlugiller"'i
ailece toplanıp izlemek adetten olmuş. "Yurttan Sesler Kadınlar
Korosu" ile "Haber Saati" her evin vazgeçilmezi.
Mösyö İzi ve Mösyö Jak İstanbul'dan yeni getirttikler kupon kumaşları
bir bir açıp Çanakkaleli şık hanımların beğenisine sunuyorlar.Çocuklar
özgürce biniyorlar bisikletlerine, trafik sorunu bilinmeyen bu güzel
kentte. Motorlu taşıt sayısı bir elin, haydi bilemediniz iki elin
sayısını geçmiyor henüz. Mavi boyalı tek atlı arabasına kurulmuş
gene bembeyaz saçlarıyla Reşat amca, tıkır tıkır ilerliyor.Küçük
balıkhaneye sezonun ilk palamutları gelmiş, herkes elinde ipe takılmış
bir balıkla çıkıyor kapısından. Halden alınan kıvırcıklar da demet
demet ipe dizili. O günlerde henüz naylon torba diye bir şeyin varlığından
haberdar değil insanlar, ip fileleri çeşit çeşit meyve ile dolu.
Ülfet amca yağlı kağıda koyduğu enfes tatlılarını küçük terazisinde
tartıyor.Emek, Belediye ve Orduevi sinemaları her hafta yeni bir
film getiriyor. Her cumartesi sinema günü.Çocuklar kovboy filmlerine,
büyükler Türkan Şoray'lı, Fatma Girik'li, Hülya Koçyiğit'li, Filiz
Akın'lı dramalara meraklı. Telefon daha yaygınlaşmamış. Gece ev
gezmeleri için önden evin küçük çocuğu yollanıyor komşuya, "bir
maniniz yoksa annemler bu akşam size gelmek istiyor" demeye.
Matmazel Heti her akşamüzeri özenle seçtiği canlı renkli kıyafetlerini
giyip, kırmızı rujunu sürüp, kordon boyunda yürüyüşe çıkıyor. Yapayalnız
yaşıyor burada ama adım başı yolunu kesip hatırını soran dostları
O'nu hiç yalnız bırakmıyor. Gençliğinde ata biner, koluna taktığı
şık hasır sepetine büyük parkın içindeki gül bahçesinden kestiği
çiçekleri yerleştirip olanca endamıyla yürürken gençlerin hayran
bakışlarını üzerinde toplarmış. Ortasında Atatürk heykelinin bulunduğu
küçük meydan her bayram ayrı bir coşkuya sahne oluyor. Kadın- erkek-
çocuk-yaşlı-genç tüm Çanakkaleliler ellerindeki minik kağıt bayrakları
sallıyor sevinç içinde. Protokol tribününün en renkli siması Mösyö
Aşil. "Bravo, bravo" nidalarıyla inletiyor meydanı, üzerine
aile madalyalarını taktığı frağı ve pırılpırıl parlayan kocaman
siyah silindir şapkasıyla. "İtalya'nın fahri konsolosu"
sıfatıyla kordon boyundaki geniş, beyaz boyalı malikanesinde oturuyor
yıllardan beri ailesiyle birlikte. Çanakkale'nin en eski ailelerinden
biri Xanthopulolar. Büyük dedeleri doktor Nicolo Xanthopulo 1600'lerde
gemiyle gelmiş buraya sıtma tedavisi için. Adeta büyülendiği bu
topraklardan bir daha asla kopamamış. Bayramlarda ve özel günlerde
büyük davetler veriliyor şehrin ileri gelenlerine, kapısının önünde
kocaman yeşil- beyaz- kırmızı İtalyan bayrağı ile yuvarlak konsolosluk
armasının asılı olduğu malikanede. Her yıl Karnaval günlerinde ise
büyük bir kıyafet balosu düzenleniyor. Özel olarak hazırlanmış renk
renk kostümler, peruklar, maskeler, aksesuarlar ve makyajlarla tüm
davetliler Venedik Karnavalı'na gönderme yapar gibiler. Dükler,
düşesler, efeler, zeybekler, prensesler hep birlikte adeta bir masal
dünyası yaratıyorlar ve yaşıyorlar.
Çanakkale'yi geçmişte çok canlı, hareketli kılan bin bir renk teker
teker yok olup gitti. Bize kalan yalnızca anılarımız...
EMEL (ALTAN)EGE 9-9-2001
|
|
| |
| |
| |
|