3 Temmuz 2002 günü "Paflagonia'ya Yeniden
Dönüş Projesi"ni tamamlayarak, Bartın'dan İstanbul'a döndüğümüzde,
İtalyan dostlarım benden kendilerine Sultanahmet turu yaptırmamı
istemişler, özellikle de Ayasofya'yı görmek istediklerini belirtmişlerdi.
Ekipte Padova Müzesi müdürü, Venedik ve Roma'nın en önemli tarihi
yapılarında restorasyon çalışmaları yapmış bir mühendis ve iki de
tarih öğretmeni olunca bu muhteşem yapıyı onlara göstermemek olamazdı.
Sabah erkenden kapıdaydık. Yarım saate yakın kapıların açılmasını
bekledikten sonra bahçeye girdik. Tabeladan bilet fiyatlarını okuyunca
gözlerimize inanamadık. Adam başı tam 15 milyon T.L. ödememiz gerekiyordu.
Bir sonraki sürprizden henüz haberdar olmadığımız için ( içeri girdikten
sonra galeriyi görmeye de bir 15 milyon istendiğini görünce pes
ettik) kendi aramızda ne yapacağımızı tartışmaya başladık. Burayı
görmeden İtalya'ya dönmek hiç birinin içine sinmiyordu kuşkusuz,
ama bütçeleri de hayli kısıtlıydı. Bir yıl boyunca İtalya'da uğraşıp
didinip Paflagonia'ya 50 bin dolarlık bir kaynak aktarılmasını sağlayan,
üstelik hepsi de tarihin, arkeolojinin içinden gelen bu insanların
bir ayrıcalığı olmalı, diye düşündüm. Üstelik, hem 2001'de hem de
bu yıl Paflagonia bölgesinde yaptığımız müze ziyaretlerinde bizden
hiç para talep edilmemişti. Hatta, restorasyonda olan Amasra Müzesi
iki ziyaretimizde de bizim için özel olarak açılmış, müdür hepimizi
odasında ağırlamış ve bizzat gezdirmişti. Bundan cesaret alarak
Ayasofya Müzesi müdürü ile konuşmaya karar verdim. Ekibin kimlerden
oluştuğunu, Türkiye'de bulunma nedenlerini, Bartın'dan buraya belediyenin
bize tahsis etmiş olduğu resmi araçla geldiğimizi, hepsinin kimliklerini
ibraz ederek Amasra Kuşkayası Yol Anıtı restorasyonu için Türkiye'ye
para aktaracaklarını ve her yıl bu ziyaretleri tekrarlayacaklarını
detaylarıyla anlattım.Uzun uzun dil dökmelerden sonra, bir tek Padova
Müzesi müdürü için, o da sadece ilk giriş için ( bunun böyle olduğunu
içeride bizden yeniden bilet almamız istenince anladım) zoraki izin
koparabildim. Diğerleriyle birlikte bilet parasını ödemek canımı
çok sıkmıştı. Amma da disiplinli bir yönetim, ama bu kadarı fazla,
müdürün bu yönde insiyatif kullanma hakkı olmalı, diye söylene söylene
içeri girip de asıl görülmesi gerekenlerin bulunduğu galeri için
yeniden 15 milyon istenince ne kadar öfkelendiğimi tahmin edersiniz.
Zaten bir tek Allah'ın kulu yeniden para ödeyip üst kata çıkmıyor,
dolayısıyla müzenin esas zenginliği kimselere görünmeden orada öylece
kalakalıyordu. Çünkü, çoğu Avrupa ülkesinde 30 milyon karşılığı
alınan biletle yaklaşık üç müze gezilebilir. Bir yandan turist açlığı
çekip, diğer yandan ulaşılmaz bedeller ödemek zorunda bırakmanın
hiçbir açıklaması olamaz.
Bu olayın ardından, Ege sahillerindeki farklı tarihi mekanlarla
ilgili olarak pek çok benzeri şikayet ve hatta protesto haberleri
gündemde yer almaya başladı. Bakan konuyla ilgileneceğini söyledi.
Sonradan da pek bir haber çıkmaz oldu. Tam turizm sezonu kapanırken,
Ayasofya ile ilgili çok ilginç iddialar ortaya atılmaya başlandı.
Temmuz ayında, yani bizim ziyaretimizin akabinde, bir İngiliz kadın
turist de galeriyi görmek istemiş, anlaşıldığı kadarıyla arkadaşıyla
birlikte yeniden iki bilet almak işine gelmediği için tam geri dönecekken,
son derece iyi niyetli ve turistsever (!) bir görevli tarafından
sadece kendisine gelen bedava refakatli (!) gezi teklifini kabul
etmiş ve kimselerin bulunmadığı galerinin bir köşesinde tacize uğradığı
esnada gözlüğü kırılmıştı. Şikayeti üzerine müze yönetimi gözlük
bedeli olan 50 Amerikan dolarını İngiliz kadına ödeyerek dilekçeyi
de rafa kaldırmıştı. Konu geçtiğimiz hafta Hürriyet Gazetesi tarafından
belgeleriyle gündeme getirildi. Ayasofya 27 Kasım'da da girişteki
turnikelerde yolsuzluk yapıldığı iddialarıyla televizyon haberlerine
taşındı. İddiaya göre, ödenen o 15 milyonlar gitmesi gereken yere
gitmiyordu.
Haberleri alınca bir kez daha öfkelendim. Be insafsızlar, madem
ki insiyatif kullanabiliyordunuz, o halde ne etmeye kaz gelecek
yerden tavuğu esirgediniz? Size saatlerce dil döktüm, onların Türkiye'ye
geliş amaçlarını anlattım, umursamadınız. Değil müdür, içerdeki
sıradan bir görevli bile istediği bir kişiyi bilet parası ödetmeden
üst kata çıkarabiliyordu da neden tarihin, arkeolojinin içinden
geldiklerini resmi kimlikleriyle kanıtlayan bu kişilere burun kıvırdınız?
Onlar, Paflagonia Projesi dolayısıyla İtalya'daki pek çok televizyon
programında, gazetelerde konu oluyorlar ve Türkiye'yi anlatıyorlar.
Bir yıl içinde yüze yakın toplantı düzenleyerek, sayıları binleri
aşan kalabalıklara çektikleri görüntülerle Türkiye'yi tanıtıyorlar.
Ayasoya sadece dış görünüşüyle ve bizler tarafından böylesine iyi
korunmuşluğuyla zaten onları büyülemişken, onlara o muhteşem mozaikleri,
kendi düklerinin mezarını gösterememek, çok daha etkilenecekleri
bu bölüme onları götürememek içimi burkmuştu. Yazık oldu. Bunca
olumsuz haberi izledikçe şimdi daha iyi anlıyorum ki, sadece benim
birkaç İtalyan dostuma değil, Ayasofya'ya da yazık olmuş. Yazıklar
olsun!
EMEL (ALTAN) EGE 28 Kasım 2002