BİR YILIN ARDINDAN

Bugün hava kapalı; bol bulutlu, sağnak yağışlı. Güneş zaman zaman yüzünü göstermeye yeltense bile, bulutlardan izin çıkmıyor. Kasvetli bir gün, anlayacağınız... Ya da bana öyle geliyor. Çünkü, eve kapanmak zorundayım. Çünkü, yaz ortasında grip olmayı becerdim, hastayım. Aslında evde kalmaya bayılırım da, beni sıkan; Çanakkale'ye gidememiş olmam. Bu haftayı İstanbul'da geçirmekle o kadar çok şey kaçırdım ki...Öncelikle, Turizm ve Tanıtma Derneği'nin Bozcaada gezisine gidemedim, yazık oldu. Dernek Başkanı Ahmet Kaşıkçı'nın, "önce bizler tanıyalım ki, tanıtabilelim", düşüncesiyle bir süreden beri uzmanlar eşliğinde düzenlemekte olduğu ve katılanların hep memnun döndüğü gezilerin sonuncusu olan bu gezi de, bana aktaranların ifadesinden çıkardığım kadarıyla, amacına ulaşmış, başarılı olmuştu. Çünkü, tarihe fazlaca meraklı olmamalarına karşın, Bozcaada'nın bir dönem Bizans'ın buğday deposu olduğu ve buradaki değirmenlerde hazırlanan unların Başkent'in ihtiyacını karşıladığını hemen belleklerine yerleştirivermişlerdi. Derneğin her ay bir başka yöremizi tanıtmaya yönelik gezilerinin bir sonraki durağı Assos ve Alexandria-Troas olacakmış. Dilerim, sezonun ikinci grip salgınına da o zaman yakalanmam.

Beni asıl üzen, bugün kaçırdığım etkinlik oldu. Bugün, Yalı Hanı'nda "Arkeoloji Buluşması" var ve ben orada olamayacağım. Bugün TROİA günü. 2002 Yılı kazı sonuçları Prof.Manfred Korfmann, Rüstem Aslan, Şirin Uzunoğlu, Demet Etkin ve Sadun Doğrayan tarafından sunulacak. Tam bir ay önce, Korfmann'ı ziyaretimde, bu uzmanlar çalışmalarıyla ilgili ufak ipuçları verirken, yapılması planlanan bu buluşmayı kastederek detayları o zaman vereceklerini belirtmişlerdi. Korfmann, Şirin Hanım'ı tanıtırken, kazı bölgesinde 300'den fazla bitki çeşidi tespit edildiğini ve bunları buradaki yaşam alanlarında yeniden yetiştirmeye çalıştıklarını anlatmıştı. Gerçekten de, etrafa göz gezdirdiğimde yanına isimleri yazılı birer küçük tabela iliştirilmiş onlarca bitki görmüştüm. Kemik araştırmaları yapan Demet Hanım'ın gösterdiği kemikler beni hayrete düşürmüştü. Aslan dahil, pek çok hayvan ve insan kemiği incelenmek üzere raflara dizilmişti. Kimileri öylesine iriydi ki...

Troia kazı yeri, çalışmalar açısından bir okul gibiydi, ama amatörlere ve öğrencilere değil sadece konusunda uzman olan kişilere açık olan. Sabah 06.00'dan akşam 18.00'e kadar canla başla çalışan uzmanlar, yaklaşık yirmi yıldır kah bir eksilip kah bir artarak 70-80 kişilik kadroyu koruyordu. Hamile olmasına karşın Avusturyalı uzman da, hayli ilerlemiş yaşına hiç aldırmayan profesör hanım da aynı hızla sürdürüyordu çalışmasını. Saatin tik-takları gibiydi oradaki hareketlilik. Herkes, ya bilgisayarının ya da inceleyeceği parçanın başında kafasını kaldırmadan çalışıyordu. Yüzlerinde mutlu bir ifadeyle, sıcak bir "hoşgeldiniz" dedikten sonra, hemen işlerine devam ediyorlardı. Kahvaltı molasında yatılı okul çocukları gibi şen şakrak gülüşüyorlardı. Hepsinin bu işi "aşk"la yaptığı ortadaydı.

Evet, bugün uzmanlar TROİA'yı anlatacak ve ben onların anlatacaklarını dinleme şansından uzak, çok çok uzaklarda olacağım. Troia, tam bir yıldan beri, bu gazetede yazmakta olduğum yazıların ana ekseniydi. Paflagonia Projesi beni Troia'ya taşımıştı, Troia da Burası Çanakkale'ye. Bu sayede, Çanakkale'deki sivil toplum örgütleriyle kaynaşmış, çalışmalarını yakından izleme fırsatını bulmuştum. Bu sayede yeni dostlar tanımış, eskileriyle daha bir yakınlaşmıştım. Bir yıldır, böylesi bir organizasyonun hayalini kurmuş, aklımdan geçenleri yazılara dökmüştüm. Eleştirel tavrım, "yapmak" içindi, asla "yıkmak" için değil. Şimdi, çok önemli bir buluşma gerçekleşiyor ve ben ne yazık ki orada olamıyorum. Bu işi gerçekleştirenlere, ellerine sarılıp bir teşekkür edemiyorum. Elele vermiş, başarmışsınız, diyemiyorum. Sadece, uzaklardan tüm benliğimle sizleri destekliyorum.

Sizler, bu buluşmayı ÇABİSAK, Çanakkale Kültür Müdürlüğü, Troia Dostları ve Çanakkale Belediyesi olarak elele verip gerçekleştirenler, Çanakkale halkını, basını, arkeoloji uzmanlarını bir araya getirenler, Çanakkale adına çok önemli bir adım attınız Hepinizi gönülden kutluyorum. Ne dersiniz, "Çanakkale Arkeoloji Kongresi" önümüzdeki yılın hedefi olsun mu?

EMEL (ALTAN) EGE 2 EYLÜL 2002