Yaklaşık bir buçuk yıldan beri, bu köşede,
Çanakkale ile ilgili olarak dile getirdiğim özlemlerim teker teker
gerçekleşmeye başlıyor. Sürekli izleyenler şimdi hangisinden söz
ettiğimi soracaklar. O kadar çok şey dilemiştim ki...
Çanakkale için eksikliğini en çok duyduğum, ulusal basında "
başardıklarından" söz edilen bir il olmamasıydı. Gerçekten
de, Çanakkale uzun yıllar boyunca derin bir rehavet içinde, hem
önemli bir gelişme kaydedemeyen hem de bundan pek rahatsızlık duymayıp
sessizliğini koruyan, böylelikle de adından söz ettirmeyi başaramayan
bir görüntü sergilemekteydi. İşte ne olduysa oldu, son dönemde Çanakkale
atağa geçti, çalışmalar meyvelerini vermeye başladı. Tarihi kent
kimliğine sahip çıkan, geçmiş kültürüne sıkıca sarılmaya başlayan
Çanakkale, bu sayede ulusal basının gündemine yerleşmeye de hak
kazandı. Bundan böyle, başardıklarıyla adından sıkça söz ettirmesi
kaçınılmaz görünüyor. Bu gelişmede, kuşkusuz en büyük pay sivil
toplum kuruluşlarının. İçtenlikle kutluyorum.
NTV'de bir süreden beri yayınlanmakta olan "Kültür ve Kimlik"
programında, 23 Şubat'ta Çanakkale'nin ele alınacağını, Çanakkale'deki
sivil toplum kuruluşlarının vazgeçilmez isimlerinden İsmail Erten'in
gönderdiği e-mail mesajı sayesinde öğrendim. Şakir Eczacıbaşı, Emre
Kongar, Oktay Ekinci ve Ufuk Esin'in katıldığı bu bölümde, Çanakkale'de
yapılan son dönem çalışmalarının yansıtılmasının yanı sıra, önemli
mesajlar da verildi. Programa telefonla Ankara'dan katılan Raci
Bademli önemli saptamalarda bulundu. Binlerce yıllık geçmişiyle
dünya tarihinde çok büyük yeri olan Çanakkale'nin, turizm alanı
olarak da farklılıkları bulunduğunu kaydeden Bademli, " burası
eğlence turizmi mekanı değil, saygıyla gezilecek bir bölgedir"
derken, bir süre önce 18 Mart Şehitleri Anma Günü etkinlikleriyle
ilgili olarak, Mart ayında, katılanlara iyi bir tatil olanağı sunulamayacağını,
bu törenlerin 10 Ağustos'ta yapılacak bir festivalle keyifli bir
şenliğe dönüştürülmesinin daha anlamlı olacağını savunarak, bu anma
gününün ciddiyetine gölge düşürmek isteyenlere de, bir anlamda gerekli
cevabı vermiş oldu. Raci Bademli, Türkiye'deki 33 'Milli Park'tan
ikisine ( Troia ve Gelibolu) sahip olan Çanakkale'nin dünyaya verdiği
dört mesajı şöyle sıraladı: * Barış, *Kültür ve doğa varlıklarının
korunması, * Sürdürülebilir kalkınma ve * Strateji planlaması. Oktay
Ekinci barış mesajının önemine değinerek, " dünya barışı için
Gelibolu Milli Parkı'nda toplanıp uluslararası eylemler yapmak çok
anlamlı olacaktır" dedi. Zaten, TÜRSAB Başkanı Ulusoy'un 18
Mart'ta gerçekleştirmeyi planladığı etkinlik tam da buydu. Önce
ulusal, sonra da uluslararası bir anma günü sayesinde dünya barışı
adına mesajlar verilebilirdi. Bu konu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Turizm ve Uluslararası Kültür Topluluğu Başkanı Deniz Dönertaş tarafından
da ele alınarak " Turizmde Atılım Projesi - ÇANAKKALE 100 -
100.Yılda 100.000 Ziyaretçi" başlığıyla, Gelibolu'yu 2015'te
dünyaya KÜRESEL BARIŞ KÜLTÜRÜ'nün simgesi olarak kabul ettirmek
için, üniversitenin de katılacağı bir etkinliğin başlatılması gerekliliği
ortaya konmuştu.
23 Şubatta yayınlanan bu Kültür ve Kimlik programında, Tarihi Kentler
Birliği üyesi Çanakkale'nin yakın tarihine tanıklık etmiş binalarının
restorasyon çalışmaları görüntüler eşliğinde anlatılırken, İsmail
Erten tarafından bir de müjde verildi: 500 yıldan fazladır, aynı
yerde kültürlerini ve kimliklerini koruyan 2500 kadar çingenenin
yaşadığı Çay Mahallesi koruma altına alınmıştı. Kimliğini kaybetmeden,
yüz yıllar boyunca, geleneklerine sımsıkı sarılıp geçmişle gelecek
arasında köprü kurmayı başarabilmiş bir etnik gurubun bir kentin
tarihinde ne derece değer taşıdığı da böylelikle ortaya konabilecekti.
" Çay Mahallesi Koruma Projesi" Çanakkale için çok önemli
bir adım daha demekti.
Şakir Eczacıbaşı, Çanakkale seramikçiliğinin önemine değinerek şöyle
bir saptamada bulundu: "İznik çinileri Divan şiirine benzer,
Çanakkale seramikleri Halk şiiridir". Bu çok güzel bir benzetme.
Kendi kulvarında zirveyi kaptırmayan İznik çiniciliği gibi, Çanakkale
seramikçiliği de hak ettiği yere tekrar oturtulabilmelidir. Büyük
bir fabrikamız, onun maddi gücü ve desteği, bir de üniversitemizin
bu konuda hayli iddialı bir bölümü varken, neden olmasın? OLMALI.
Türkiye Bilimler Akademisi üyesi Prof. Dr. Ufuk Esin programda konuya
bakışını tanımlarken, hislerime tercüman olmuş gibiydi. Türkiye'de
tarih -kültür envanteri çalışmalarına başladıklarını belirten Esin,
belediyelerle işbirliği yapmanın önemini vurguladı. "Çünkü",
dedi, " bölük pörçük çalışmalarda daha çok para harcanıyor
ama toplu sonuç alınamıyor. Bu nedenle, çalışmaların yerel yönetimlerle
koordineli yapılması çok önemli".
BENCE DE ...
Yazılarımın pek çoğunda aynı finale yer veriyorum, yine vazgeçmeyeceğim.
Çanakkale'de sivil toplum kuruluşlarının varlığı, git gide daha
aktif roller üstlenmesi, yerel yönetimlerle koordineli çalışmalar
hedeflemesi özlenen başarıyı getirmeye başladı. Gelecekte yaşanacak
haklı gururu paylaşmak için hepimiz el ele vermek zorundayız.
Eğer, bir fırsatını bulur da, www.bartinbelediyesi.com adresini
tıklarsanız, ekranda, Paflagonia Projesi dahil birçok güzel haberin
yanında şu yazının aktığını göreceksiniz: " EL VE GÖNÜL BİRLİĞİ
İLE gidecek daha çok yolumuz, yapacak çok işimiz, yaşanacak çok
güzel günlerimiz var".
GÜZEL GÜNLERE ...
EMEL (ALTAN) EGE 3 MART 2003