|
|
|
|
Masal kahramanı Sinbad'ın Sohar doğumlu bir
denizci olduğuna inanılır. Sohar, Oman (Umman)'ın Hürmüz Boğazı'na
en yakın noktalarından biri. Sinbad'ın efsanevi yolculuklarında kullandığı
söylenen
teknenin bir modeli Al Bustan yakınlarında bir meydana yerleştirilmiş.
"Dhow" adı verilen bu tekne, günümüzde kullanılan Oman teknelerinden
pek de farklı değil. Sadece, Sinbad'ın kürekçileriyle yelkencilerinin
yerini şimdi güçlü motorlar almış.
Balıkçılık ve tarım binlerce yıl Oman halkının en önemli geçim kaynağı
olmuş. 1970'de, İtalyan arkeologlar Oman sahillerinde yaklaşık 400
kişinin yaşamış olduğu ve 7000 yıl öncesine tarihlenen bir balıkçı
köyü bulmuşlar. Bu da Oman topraklarında yaşayan halkın atalarının
denizcilik ve balıkçılıkla ne denli iç içe olduğunun bir göstergesi.
Omanlılar, tarihleri boyunca balıkçılığı bir takım işi olarak görmüşler.Ava
büyük teknelerle çıkılıyor, ağlar atılıyor, barbunya, tekir, kefal,
mercan, ton, barakuda ve daha pek çok çeşitten okyanus balığı dönüşte
büyük balık pazarında satışa sunuluyor, elde kalanlar da balıkçılar
için iyi bir öğün oluşturuyor.
Kıyılarının uzunluğu 1700 kilometreyi bulan Oman Sultanlığı'nda yaşayanlar,
Arap Yarımadası'nın en eski - ve belki de tek- denizci Arap halkı.
Bu denizcilerin en ünlülerinden biri, daha doğrusu tarihe yazılmış
önemli bir olayın isimsiz denebilecek kahramanı
Ahmet Majid. Oman'lı bu kaptan, Vasco da Gama 1498'de Hindistan'a
ulaşmak için Ümit Burnu'nu döndüğünde o gemilere kılavuzluk yapıyormuş.
Portekizliler'in Hint Okyanusu kıyılarına ulaşmasıyla, o döneme kadar
sükunetini koruyan bölgenin siyasi yapısı tamamen değişmiş. Portekizliler,
Basra Körfezi girişindeki Hürmüz Boğazı'nın kontrolünü ele geçirmek
için Oman'ın tüm kıyı kentlerini bir bir zaptetmişler. Seeb, Mutrah,
Quriyat ve Sur ile birlikte Sohar ve Muscat'ta da küçük Portekiz garnizonları
kurulmuş. 1526'da Muscatlılar, Portekizliler'e karşı bir ayaklanma
başlattıysa da, bu hemen bastırılmış. Ardından dış saldırılar yoğunlaşınca
Portekizliler, 1552'de kalelerle surların inşasına başlamışlar. "At
nalı" şeklindeki Muscat Limanı'nı koruyan surların iki başında,
kayalıkların üzerine yerleşmiş iki kale yapmışlar. Halen ayakta olan
bu kalelerden doğu tarafındaki Nizwa Kalesi 1970'lere kadar hapishane
olarak kullanılmış. Şimdilerde oldukça zengin bir müze.
Oman, 23 Temmuz 1970'de, babası Sultan Said bin Taimur'un tek varisi
olarak tahta geçen Sultan Qaboos bin Siad önderliğinde, bir yandan
Müslüman-Arap dünyasının muhafazakar çizgisinde yaşarken, diğer yandan
da modern dünyanın hızına ayak uydurmayı başarabilmiş. 18 Kasım 1940
doğumlu Sultan önce Salalah'da eğitim görmüş, 16 yaşındayken İngiltere'ye
özel bir okula gönderilmiş. 1960'da Askeri Akademi'ye girmiş. Ardından
çeşitli ülkelerde üniversite eğitimi aldıktan sonra 1964'de ülkesine
dönmüş.
Oman'da son otuz yılda sayıları hızla artan okullarda, sadece nüfusun
% 52'sini oluşturan 16 yaş altı kız ve erkek öğrenciler değil, yetişkinler
için de eğitim programları uygulanıyor. Sağlık hizmetlerine çok önem
verilmiş. Modern hastane ve kliniklerin sayısı hayli fazla. 1982'den
beri Olimpiyatlar'a katılan Oman'ın 135 ülke ile resmi ilişkileri
var. 1994'de bir de kadın elçi atayarak İslam dünyası içindeki modernleşme
çabalarını somut biçimde ortaya koymuşlar. Ancak, yapılaşmada ve yaşamda
görülen bu modernleşme giysilere pek de yansımamış. İklim şartlarından
olsa gerek, kadın-erkek-çocuk giyiminde beyaz-bej tonlarda kollu,
uzun, bol elbiseler kullanılıyor. Kadınların başı örtülü. Erkek giysilerinin
en önemli özelliği, Oman bayrağında da sembolize edilen ve bu uzun
giysinin beline işlemeli kumaştan gösterişli bir kemerle takılan "hançer".
Ülkede çok gelişmiş gümüş telkari işçiliği ile bezeli hançerin ucu
sağa doğru kıvrık. Oman'ın sembollerinden bir diğeri de canlı renklerden
elişi motiflerle süslenmiş, kırmızı toprak tütsü kapları. Çok keskin
kokulu reçine topakları bu kapların içinde küçük kömür parçacıklarının
korunda yakılıyor. Bölgenin en ünlü ve en uzun Arap çarşılarından
biri olan Muscat Mutrah Souk (suk = çarşı)'ta çeşitli gümüş takılar,
boy boy telkari hançerler, bol miktarda tütsü kabı, çeşit çeşit tütsülük
reçine topakları, gene bir Oman sembolü olan ibrik görünümlü özel
kahve cezveleri, hurma, ipekliler, değerli taşlar, inciler, giysi
ve ayakkabılar, özel Oman helvası... ve daha pek çok şey satılıyor.
Kış aylarında bile ısısı 25'C'nin altına düşmeyen Muscat'ta 5*lı 7
otel, kaliteli lokantaları, yüzme havuzları, spor salonları, su altı
ve su üstü spor olanakları ile dünya standardında hizmet sunarken,
yerel tatların yanında İtalyan, Lübnan, Fransız, Japon, Çin, Hint
mutfaklarından örneklerle içki servisi de veriyor.
Muscat, palmiyeleri, çöl ile okyanus arasında bir set gibi duran kayalık
dağların eteklerinde gizlenmiş küçücük plajları, lezzetli balıkları,
bakımlı caddeleri ve Akdeniz renklerine bürünmüş cumbalı evleri ile
çölde vaha gibi... Bir yanda ezan sesleri yükselen nakışlı camiler,
diğer yanda pürüzsüz beton asfaltta yol alan air- condition'lı lüks
arabalar, bir yanda denizin mis gibi kokusu, öte yanda geleneklerini
sürdüren balıkçılar... Burada herkes için bir şeyler var...
EMEL (ALTAN) EGE 22 Mart 2001
|
|
| |
| |
| |
|