Kasım ayında İstanbul'da düzenlenen Yerel
Tarih Konferansı'nda, etkinliği gerçekleştiren Tarih Vakfı'nın Genel
Sekreteri Orhan Silier, "İnsanların tarihle yakınlığı 5 noktada
kuruluyor:1- Ders kitapları, 2- Tarihi filmler (TV- Sinema), 3-
Tarihi romanlar, 4- Tarihi mekan gezileri, 5- Belgesel filmler",
diyerek başlamıştı sözlerine.
Sanırım, bunlara bir de tarihsel (gerçekten varolmuş mekanlarda,
yaşanmış olayları, kişilikleri, kültürleri ele alan) çizgi romanları/
çizgi filmleri eklemek gerek. Şu an orta yaş gurubuna dahil olanlar
gayet iyi hatırlayacaklardır; bir dönem çizgi romanlar, çocukların
okuma zevkini körelttiği, hayal dünyalarını daralttığı, onları kolaycılığa
alıştırdığı, klasikleri okumaktan alıkoyduğu gibi gerekçelerle "suçlu"
ilan edilip, uzmanlara (!) güvenen ebeveynler tarafından yasaklanmışlardı.
Her yasak gibi, bu da ilgiyi daha fazla üzerine çekmiş ve ders kitaplarının
içine gizlenerek pekala okunmuştu. İyi ki de öyle olmuş. Sadece
sıkıcı ve objektiflikten tamamen uzak hazırlanmış resmi ders kitaplarına
kalsaydık, tarihin o çok hoş renklerinden haberdar olamayacaktık.
Üstelik öğrenme merakımız daha gelişti ve hiç de farkında olmadan
tarihten bazı kesitleri öğrendik, hatta kolayca ezberleyiverdik.(
Şunu da ayrıca eklemek isterim; çizgi romanların yabancı dilde takip
edilmesiyle kelime haznesinin çok geliştiğine dair canlı örnekler
asla göz ardı edilmemeli.) 25 Aralık'ta Radikal'de yayınlanan Ayşegül
Dikenli imzalı yazının başlığı şöyleydi: "Zeyna tarih Öğretiyor".Yazıda,
araştırmalara göre tarih kitaplarının Cumhuriyet'in ilk yıllarında
basılandan çok daha geri olduğu, bazı olayların yok sayılıp, çarpıtıldığı,
öğrencilerin Efes'i Zeyna'dan, Troya'yı da Herkül'den öğrendikleri
anlatılıyordu. Birkaç ay önce, gene bir gazete haberinde Conan'ın
Kimmerler'den olduğu, Kuzey'den Anadolu'ya giren Kimmerler'in, Edremit
yöresine gelip yerleştikleri, burada bir dönem egemenlik kurduktan
sonra Anadolu'dan çıkarıldıkları, Conan'ın maceralarında aktarılan
tarihin bilimsel araştırmalarda kanıtlandığını okumuştuk. 26 Aralık
Radikal'inde ise Newyork Times'dan aktarılan bir başka haberde "Cesur
Yürek"in uzak uzak amcaları Polatlı Yakınlarındaki Gordion'da
yaşamış", deniyor ve başlıkta "ATADOLU'nun Keltleri"
(Anadolu yerine özellikle Atadolu kullanılmış) - Amerika, Sumatra,
Afrika'daki Anadolulular derken, Brötonların, İrlandalıların ve
Highland'deki İskoçların atası Keltlerin de Anadolu'da at koşturduğu
ortaya çıktı", cümlesi kullanılırken, Kelt dilinde "savaşçı"
demek olan Galat isimli halkın, yani Gordiyon halkının Keltlerle
çok benzer bir dil konuştuklarına dikkat çekiliyordu. (Bu örnekteki
"Cesur Yürek" bir çizgi film olmamakla birlikte çizgi
film tadında olduğu için aynı kategoride ele aldım.)
Daha önce "Tarih ve Roman" başlıklı yazımda da vurguladığım
gibi, "tarihi" iddiası taşıyan roman, film, çizgi roman
ve çizgi filmler eğer gerçekten iyi bir tarih araştırması sonucu
ortaya konan doğru bir temel üzerine süslenerek (ama kesinlikle
tarihsel hataya düşmeden!) sunuluyorsa, tartışılmaz biçimde yararlıdır.
Çok çok acı ve kötü tattaki bazı ilaç hammaddelerinin çocuklara
hep çok güzel renk, koku ve lezzette şuruplar olarak verildiğini,
birkaç miligramlık bir aktif maddenin dört- beş gram katkı maddesiyle
süslendiği için çocuklar tarafından kabul edilebildiğini göz önüne
alırsak,ders kitaplarının yapamadığını bunların nasıl kolayca yaptığını
da net biçimde algılayabiliriz. "Süsü bol bilgisi az"
da olsa, eğer "o" doğru bilgi ise, bunu kuru bilgi olarak
ders kitabında sunmaktansa, çizgi romanda sunmak neden yanlış olsun
ki?
Uzun yıllar boyunca Homeros'un hayal dünyasının ihtişamlı bir ürünü
olduğu düşünülen İLİADA DESTANI, pek çok romana, filme konu olduktan
sonra, son dönem bilimsel çalışmalar ve araştırmalar sonucunda deyim
yerindeyse "kutsal kitap" saygısı görmeye başladı. Nedeni,
kitapta bahsi geçen ve Troya Savaşı'nın ardından tüm Avrupa'ya dağılarak
bugün pek çok modern Avrupa kenti halkının ataları olduğu düşünülen
Anadolu halklarının gerçekten var olduğunun bir bir ortaya çıkmasıydı,
tüm detaylarıyla tasvir edilen mekanların yapılan kazılarda tek
tek keşfedilmesiydi. Bu sayede, tüm Avrupa'nın gözü Anadolu'ya çevrildi.
"Tarımsal bereket"ini yanlış politikalar yüzünden yitiren
Anadolu, artık "tarihsel bereket"in kıymetini bilmek zorunda.
Bunun yolu önce Anadolu insanına tarihini öğretmekten geçiyor.Her
nasıl olursa...
EMEL (ALTAN) EGE 27-12-2001