TARİH YAZMAK YA DA YORUM YAPMAK

En büyük özlemlerimden biriydi ÇANAKKALE adını ulusal basında, manşetlerde görmek. Bu oldu. Ama ne yazık ki istenen biçimde değil, trajikomik olarak adlandırılabilecek bir olayla. 15 Mart Cumartesi günü, bütün büyük gazetelerde yarımşar sayfalık haberlerle yer alan olayı Radikal: " Kitabeyi uydurdular", Milliyet: " Heykel yerine tarihe rötuş", Hürriyet: "Tanıtım yazılarını heykele uydurdular" ve Vatan: " Kaş yapalım derken göz çıkardılar" başlığıyla verdiler.

Evet, gerçekten de kaş yapalım derken göz çıkarılmıştı. Çanakkale Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanı Ahmet Kaşıkçı yaklaşık üç yıldır Gelibolu Milli Parkı'nda bulunan heykel ve anıtlarda saptamış olduğu hataların düzeltilmesi için çabalayıp duruyordu. Kaşıkçı'nın tespitleri Kültür Bakanlığı'na iletilmişti. Bu yıl, 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü'nde TÜRSAB Başkanı Ulusoy'un girişimiyle çok daha görkemli törenler yapılacağından olsa gerek, Bakanlık konuyu ele alarak ilginç ve pratik bir çözüme yönelmiş ve kitabelerde değişiklik yaparak sorunu hallettiğini düşünmüş. Düşünmüş düşünmüş olmasına da, yapılanlar tarihi hataların düzeltilmesi değil, aksine tam bir tarih katliamı olmuş. Kaşıkçı'nın tek tek tespit ederek düzeltilmesini istediği 28 hatanın bir bölümü, şimdi çok daha büyük yanlışlara dönüşmüş. Çünkü, TARİHİ GERÇEKLER DEĞİŞTİRİLMİŞ.

İnanılır gibi değil ama aynen böyle olmuş. Kitabesinde, eldeki belgeler değerlendirilerek " o gün süngüler çıkartılmıştı" yazan heykelde süngülü tüfek taşıyan askere müdahale etmek yerine, kitabedeki bu ifade silinivermiş. Türk askerinin kucağında taşıdığı İngiliz yüzbaşının bacağının kopmak üzere olduğu belirtilen yazı, heykeldeki sapasağlam bacaklar dikkate alınarak kitabeden çıkartılmış. Kitabesinde silahsız olduğu belirtilen Mehmetçik, heykelde silahıyla gösterildiği için yazıdaki o ifadenin silinmesi tercih edilmiş. Tam 275 kiloluk dev top mermisini sırtında taşıdığı bilinen Koca Seyit'in heykeli ise kucağındaki mermiyle öylece bırakılmış. 16 Mart tarihli Vatan Gazetesi, olayı biraz da alaya alarak, "iki resim arasındaki on farkı bulun" türünde bir bulmaca sorar gibi, "Tarihi farkı bulun" başlığıyla, Gelibolu'daki hatalı Seyit onbaşı heykeli ile Balıkesir'in Koca Seyit köyünde bulunan "doğru" heykeli yan yana basarak, " neyse ki tarih biliyor, Seyit onbaşının top mermisini sırtında taşıdığını" ifadesini kullanmış. Aslında, hatalar bunlarla sınırlı kalmıyor. Tarihi belgelere göre, mayınları boğazda gemiler yokken döşediği bilinen Nusret Mayın gemisinin, Şehitler Abidesi rölyeflerinde çevresindeki düşman gemileriyle birlikte tasvir edilmesi, şu an düzeltilmesi pek mümkün görünmeyen önemli hataların başında geliyor. Türkçesinde düzeltme yapılan kitabelerin İngilizce metinlerinin aynen bırakılması da görenlerin aklını feci şekilde karıştıracak elbet.

Ahmet Kaşıkçı yapılanlar karşısında son derece şaşırmış görünüyor. O, tarihimize sahip çıkma savaşı verirken, tarihi gerçeklerin bir kalem oynatmayla ve böylesi korkunç bir sorumsuzlukla değiştirilebileceğini, doğal olarak, hesaba katmamış. İçinden çıkılmaz bir hal olan olaylar karşısında çaresiz. Resmi makamların, yapılanları savunma biçimi ise akıllara durgunluk veriyor. Çanakkale Kültür Müdürü Mustafa Sevim, dönemin Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel'in açıklamasını şöyle aktarıyor: " Eser sahiplerinin telif hakkı var. Heykelleri yapan sanatçılar KENDİ YORUMLARINI YANSITMIŞTIR." Bu durumda da , heykellere dokunmak mümkün olamıyormuş. İnanılır gibi değil! RESMİ ONAYLI TARİH KATLİAMI...

Tarihçilerle romancıların, tarihi romanlardaki gerçekler ve sanatçıların yorumları üzere tartışmalar yaşadığı şu günlerde, sadece sanatsal kaygılarla sergiler ve galeriler için değil, tamamen tarihimizi gelecek nesillere aktarma, anlatma amacıyla ve resmi makamların onaylarıyla yaratılan heykellerde gerçekle hiç bağdaşmayan tasvirlerin olmasını kabul etmenin mantıklı açıklaması olamaz. Bu tip çalışmalar yapan bir sanatçı, yorumlarında "sonsuz özgür" bırakılamaz. Yapılan hataların da bu gerekçeyle " affedilir" kılınması beklenemez. Çanakkale'de yaşananlar belgelerle tespit edilmiş TARİHİ GERÇEKLERDİR. Her ne kadar, sanatçı yarattığı eserinde "özgürce yorumlar" yapabilir düşüncesi öne sürülmüş olsa da, kimse onlara belgelenebilir tarihi gerçekleri çarpıtma hakkını vermez. Bu, yorumun çok ötesinde bir durumdur ve geleceğe GERÇEKLERin aktarılması amaçlanıyorsa eğer ( ki mutlaka böyle olmalıdır), bu hatalara her ne pahasına olursa olsun, müdahale edilmelidir. Hem de çok geç olmadan...


EMEL (ALTAN) EGE 17 MART 2003