YÜZBAŞI SADETTİN BEY
----------------------(-SİGORTALI SADİ )---------------------------

( SİCİL NO: 1910 – 142)

DOĞUMU: Cihangir – 1888 /  ÖLÜMÜ: Bursa – 27-5-1923

 

      1907’de Harp Okulu’na girdi. 1910’da teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1-6-1915’te üsteğmen, 1-3-1921’de yüzbaşı oldu.
      1910 – 1915 arasında, teğmen olarak 2.Kor. 15 Niz. A-1 Tb. 3 Blk. Komutanlığı’nda,
1915 – 1916 arasında üsteğmen olarak Yeşilköy Tayyare Mektebi’nde, 1916 – 1917 arasında Doğu Cephesi 2. Ordu Komutanlığı/ Diyarbakır’da ve 10. Tayyare Bl.Komutanlığı/ Elazığ’da, 1917 – 1918 arasında Yeşilköy Tayyare İstasyonu ve 9. Tayyare Bl. Komutanlığı’nda görev yaptı. 1918 – 1920 arasında pilotluk eğitimi için Almanya’da bulundu. Dönüşünde 1920 – 1922 arasında, (Kartal) Maltepe İstasyonu 2. Bl. Komutanlığında görev yaparken yüzbaşılığa terfi etti. 29 Temmuz 1922’de, Almanya’dan satın alınan ve Rusya’dan geçerek Karadeniz’den Samsun’a vapurla gelecek olan uçakları teslim almak ve uçarak Konya’ya getirmek üzere Samsun’a gönderilen dört kişilik ekibin başkanlığını yaptı. (Ancak, bu uzun yolculuğa zorlukla dayanabilen yıpranmış ve paslanmış uçaklardan sadece iki tanesi  26 Ağustos’ta Büyük Taarruz’da görev aldıktan sonra Bolvadin ve Çal İstasyonu arasındaki alana inebilmişti.) Sigortalı lakabıyla tanınan Yüzbaşı Sadettin (Sadi) Bey 1922 – 1923 arasında Afyon Müteşekkil Bl. Komutanlığı’nda, 1-1-1923 tarihinden 27-5-1923 tarihine kadar Konya 3. Tayyare Bl. Komutanlığı’nda görev yaptı. Bursa Garnizon Şehitliği’nde bulunan mezarında ölüm tarihi 27-5-1930 olarak bildirilmekle birlikte, resmi kayıtlarda “İstiklal Harbi’nde aldığı bir yaradan dolayı hava değişiminde iken uçup şehit oldu” şeklinde yer alan ifadenin daha erken bir tarihe ait olması gerekmektedir.
Bu konu ile ilgili olarak T.C. Genel Kurmay Başkanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na verdiğim 5 Kasım 2002 tarihli dilekçe dikkate alınarak ilgili makamdan  tarafıma gönderilen 12 Aralık 2002 tarihli yazıda şöyle denmektedir:
“Sayın Emel ALTAN EGE tarafından dedesi Şehit Hv. Plt. Yzb. Sadettin Bey (1910-142) hakkında verilen dilekçenin yapılan incelemesi neticesinde, şahsi dosyasında yer alan eski Türkçe (Osmanlıca) belgelerde kendisinden şehit yüzbaşı olarak bahsedildiğinin, 6 ay süreli hava değişiminde bulunduğu dönemde, 27 Mayıs 1923 tarihinde Bursa’da vefat ettiğinin, İstiklal Madalyası ile taltif edildiğinin ve madalya numarasının S 13581 olduğunun tespit edildiği ilgili yazı ile bildirilmiştir. Kürşat ATILGAN – Hv. Plt. Tuğ General Per. Pl. Ve Ynt. Bşk.”
  ----------------------------------SOY AĞACI------------------------------
Kolağası Amasyalı Ziya ( Ziyaeddin) Bey              Kepezli Hacı Musta Efendi+ Fatma Hanım
----------------------------------------------------           ----------------------------------------------------
                           |                                                       |                                   |                             |
Yüzbaşı Sadettin Bey ( Sigortalı Sadi)         +   Fitriye (Fatma)               Şükriye              Ayşe
(D: Cihangir 1888 -                                      (D: Kepez /Çanakkale 1899-
Ö: Bursa 27-5- 1923)                                    Ö: İstanbul 16-2-1944)
-----------------------------------------------------------------------------------------
                                                    |
                                    Mustafa  Muhlis UÇMAN
            (D: Kilitbahir  1331/ 1916  – Ö: Çanakkale 29 – 5 - 1992)
           
Yüzbaşı Sadettin Bey’in tek oğlu olan Mustafa Muhlis Uçman’ın anılarında yer alan bilgilere göre; 1890 yılı civarında Kolağası Amasyalı Ziya ( Ziyaeddin) Bey görevli olarak Kilitbahir’e gitmiştir. 1888 yılında İstanbul Cihangir’de dünyaya gelmiş olan oğlu Sadettin Bey çocukluğunda buradaki evde yaşamıştır. 1907 yılında Harp Okulu’na girmiş ve önce kara subayı olmuştur. 1918- 1920 yılları arasında Almanya’da pilotluk eğitimini tamamladıktan sonra 1-3-1921’de Hava Pilot Yüzbaşı olmuştur. Fethi, Sadık ve Vecihi Beyler ile yakın arkadaş olduğu bilinir. 1915’te henüz üsteğmen iken Çanakkale/ Kepezli Hacı Musta Efendi’nin üç kızından biri olan Fitriye Fatma Hanım ile evlenmiştir. Bir süre aile ile birlikte Kilitbahir’de oturulmuş ve burada 1916 (1331) yılında tek çocuğu Mustafa Muhlis doğmuştur. Daha sonra ailece İstanbul’a yerleşilmiş, bir süre sonra da Bursa’ya taşınılmıştır. İstanbul Yeşilköy’de yaşadıkları dönemde, yedek parçası bulunmayan, uzman bakımcısı olmayan uçakların onarımlarında diğer havacıların olduğu gibi, Sadettin Bey’in eşi Fitriye Fatma Hanım’ın da Vecihi Bey’in eşi ile birlikte çalışmalara bizzat katıldığı, kanat ve gövdede meydana gelen yırtıkları özel bir patates karışımıyla sıvadığı biliniyor. O dönemde kanatlarla gövdenin önce kaput beziyle kaplandığı, tutkal ve çivilerle sabitlendiği,  gerginleştirmek için de Konya’daki havacılar tarafından geliştirilen bir formüle göre önce patates ile paça denilen hayvan bacağının bir kazanda kaynatılıp, kola ve yumurta akı ilavesiyle iyice pişirilip soğutulduktan sonra bezin üzerine sürüldüğü, yağmurlu havalarda delinen gövde ve kanatların yine aynı sistemle onarıldığı kayıtlarda da yer aldığından anılardaki ifadeleri doğrulamaktadır. Ayrıca, Vecihi Bey ile birlikte uçtukları zamanlarda Sadettin Bey’in Yeşilköy’deki bahçelerinde oynayan küçük Mustafa Muhlis’e, oldukça alçalarak uçaktan çikolata atması da unutulmaz çocukluk anılarından biridir. O tarihlerde, çikolatanın kolay bulunan bir yiyecek olmaması, muhtemelen enerji vermesi için sadece askeri personele dağıtılması, bunun küçük bir çocuğun zihninde çok özel bir anıya dönüşmesine neden olmuştur. Ailenin tek çocuğu olan Mustafa Muhlis’e Yeşilköy’deki günlerinde Çakal isimli köpeği arkadaşlık etmekte, uçaktan atılan çikolataların toplanmasında da yardımcı olmaktadır. Bir gün Çakal çalınır. İstanbul’da yaşamak  işgal nedeniyle güçleştiğinden Sadettin Bey, ailesini Bursa’ya götürmeye karar verir. Kendisi zaten sürekli uçuştadır. Fitriye Fatma Hanım yaşamını oğlu Mustafa Muhlis ile birlikte Bursa’da sürdürmeye çalışmaktadır. Bir gün, günlük alışveriş için pazara çıktığında bir köpek ayağına dolanmaya başlar. Onun Çakal olduğunu fark ettiklerinde yaşadıkları zorlukları biraz olsun unutabilecekleri bir dostları yeniden hayatlarına girmiştir artık. Ancak, Bursa’da kalmak da tehlikeli olmaya başlayınca, diğer insanlarla birlikte bir köye doğru yürüyerek kaçmaya başlarlar. Taşıyamayacakları için yanlarına hiçbir şey alamazlar. Yolda Mustafa Muhlis susayınca çaresiz kalan anne, yoldaki tekerlek izlerine birikmiş olan yağmur suyunu başına örttüğü tülbentten süzerek oğluna içirir.
Savaş olanca hızıyla sürmektedir. Şehit olan Fethi ve Sadık Beyler’in arkasından yazılan şarkı dillere destan olmuştur:
“ Fethi ile Sadık’a millet ağlasın, / Hamiyet ağlasın, Fikret ağlasın. / Uçtular gittiler, toprak üstüne, / Tarihte bir altın yaprak üstüne.”

Sadettin Bey uçuşlarını sürdürmektedir. Zaferin yaklaştığının sinyalleri de gelmeye başlamıştır artık. Ancak o, bir uçuş esnasında yaralanır ve dinlenmek üzerine evine gönderilir. Aile uzun bir aradan sonra yeniden bir araya gelmenin sevincini yaşar. Henüz yaralar tam iyileşemeden evin kapısı çalınır. Acil bir emir gelmiştir. Sadettin Bey’in uçması gerekmektedir. Küçük Mustafa Muhlis’in babasını son görüşüdür bu. “ Yaralıyım, uçamam!” deyişi hep kulaklarında çınlar. Cevap net ve kesindir: “uçacaksın!” . Sadettin Bey çaresiz, gecelik entarisinin üzerine üniformasını geçirmeye çalışarak kapıyı çeker gider. Düğmelerini yolda ilikler. Halsizdir. Güçlükle uçağına biner. Emirleri yerine getirip görevi tamamlayıp, bir an önce evine, yatağına dönebilmektir hayali. Ama uçağı düşer ve şehit olur.
Fitriye Fatma Hanımla Mustafa Muhlis’i çok daha zor günler beklemektedir artık. Maddi sıkıntı tüm aile mücevherlerinin satılmasını gerektirir. Onca güçlük arasında, sevindirici olan tek şey, Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla birlikte aileye UÇMAN soyadının verilmesidir. Mustafa Muhlis Uçman’ın ısrarlı beyanına göre, Yüzbaşı Sadettin Bey’in şehit düştüğünü bildiren yazı da, Atatürk tarafından bizzat verildiği iddia edilen bu anlamlı soyadı da aileye M. Kemal Atatürk imzasını taşıyan bir belge ile bildirilmişti. Ancak, İstiklal Madalyası dahil olmak üzere aileye ait pek çok belge ve eşya kayıp olduğundan bu konuyu belgelemek ve doğrulamak da mümkün olamamıştır.

Sadettin Bey’in ölüm tarihi ile ilgili soru işaretleri vardır. Resmi kayıtlara göre son görev yerinin Konya olduğu ve 27-5-1923 tarihinden sonra görev kaydı olmaması bu tarihte öldüğünü düşündürüyor. Ayrıca, Mustafa Muhlis Uçman’ın belirttiğine göre, anne-oğlun maddi sıkıntıyla geçen dönemi, 7-8 sene kadar sürmüş ve 1930 yılında Fatma Fitriye Hanım’ın Kadıköy Vergi Dairesi memurlarından Adnan Tunca ile evlenmesi ve ailenin Acıbadem Şamfıstık Sokak’taki iki katlı ahşap eve yerleşmesiyle de sona ermiştir. Bu durumda, Sadettin Bey’in 27-5-1923 tarihinde öldüğü düşünülebilir. Zaten kayıtlarda ölüm tarihinin yine 27 Mayıs olarak belirtilmesi gün olarak doğrulanmakta, yıl konusunda hata yapıldığını düşündürmektedir. Mezarının ilk önce günün şartları dolayısıyla, şehit düştüğü yerde olduğu, daha sonra ailenin maddi durumunu düzeltmesiyle, muhtemelen 1930’da, Sadettin Bey’in naşını Bursa Garnizon Şehitliği’ne naklederek, mezar taşına ikinci defin tarihini yazdırmış olması da bir başka olasılıktır. 

Aile adına
Şehit Hv. Plt. Yzb. Sadettin Bey’in
oğlu Mustafa Muhlis UÇMAN’ın
kızı Fatma Cansen UÇMAN ALTAN ’ın
kızı Emel ALTAN EGE