ZARAFET ve İHTİŞAM

Arap Yarımadası’nın güneyinde, Yemen, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle sınır komşusu olan Umman (Oman)’ın Akdeniz renklerine bürünmüş şirin başkenti Muscat’tayız. Uluslararası Seeb Havalimanı’ndan çıkışta Sultan Qaboos Caddesi’ni takip ederek merkeze doğru ilerliyoruz. Son derece bakımlı ve geniş otoyolları, volkanik kaya tepeleri arasından fışkıran rengarenk çiçekleri, yemyeşil çimenleri, ülkenin sembolleriyle bezenmiş düzenli kavşakları, yüksekliği altı katı geçmeyen bembeyaz badanalı zarif apartmanları ile kendine özgü karakteristik siluetini korumayı başarmış ender kentlerden biri olan Muscat’a yaklaşırken sağ tarafta muhteşem bir ışık seli gözlerimizi kamaştırıyor. Son derece ihtişamlı ama bir o kadar da zarif görüntüsüyle hayranlık uyandıran bu yapının Sultan Qaboos Büyük Camii olduğunu öğreniyoruz. İslam kültürü üzerine 20.000 eserin bulunduğu kütüphanesi, 300 kişilik seminer salonu, kadınlar ve erkekler için ayrı ibadet mekanı, şadırvanı ve revaklı avluları ile “külliye” olarak tanımlanan bu caminin mimari özelliklerinin ötesinde son derece etkileyici bir de öyküsü var. 

Ortadoğu’nun ikinci, Umman’ın en büyük camii olma özelliği ile de dikkat çeken bu cami, 1800’lerden beri ülkenin yönetimini elinde bulunduran Zanzibar kökenli Said bin Turki ailesinin son temsilcisi olan Sultan Qaboos bin Said’in annesi için yapılmış. Valide Sultan, 1992 yılında, son günlerini geçirmekte olduğu Royal Hospital’de kendisine ayrılmış olan özel bölümde yattığı yerden dışarıyı seyrederken, gözleri hastane binasının önünde uzanan uçsuz bucaksız alana  takılır ve sıklıkla oğluna burada muhteşem bir cami görmeyi düşlediğini fısıldarmış. Dört bir yanı rengarenk zarif işlemeli, tek minareli küçücük camilerle donanmış Muscat’ta böylesi bir külliyenin varlığına öteden beri gerek olduğuna inanan Sultan da, annesinin bu arzusuna uyarak hastane ile Sultan Qaboos Caddesi arasında kalan bu geniş araziye büyük bir cami yapılması için hemen harekete geçmiş. Ancak, Valide Sultan çok geçmeden hayata gözlerini yummuş.

Sultan, buranın sadece bir ibadet merkezi olarak değil, aynı zamanda İslam kültürünün, uygarlığının, edebiyatının tanıtılması ve yaygınlaştırılmasını da amaçlayan büyük bir kompleks olarak tasarlanmasını buyurunca, resmi yetkililer uluslararası bir yarışma açmaya karar vermişler. Sonuçta, aralarında bir Türk mimarın da bulunduğu sekiz uzman cami yapımını üstlenmiş. Proje tamamlanıp onaylandıktan sonra da, Seeb karayoluna yaklaşık 1000 metre cepheli 933.000 metrekarelik geniş alanda, 1995 yılı başında temel atılarak inşaat başlamış. Binalar büyük bir bahçe içinde toplam 416.000 metrekare alan üzerine yerleşecek şekilde tasarlanmış. Merkez cami, Umman geleneklerine uygun olarak yol seviyesinden hayli yüksek bir platformda 166 x 240 metre, yani 39.840 metrekarelik alana oturtulmuş.

Sultan Qaboos Caddesi’ndeki kavşaktan Al Ghubbrah yönüne dönünce Bawshar bölgesindeki caminin ana girişine ulaşılıyor. Yeşillikler, değişik türde ağaçlar ve renk renk çiçeklerle donanmış büyük bahçeden sonra caminin üzerine yerleştiği yüksek platforma ulaşmak için geniş taş merdivenin basamaklarından çıkarak devasa kemerlerin bulunduğu ana kapıdan geçiliyor ve buradan 24.400 metrekarelik alanının tamamı Hindistan’ın en kaliteli mermerleriyle geometrik desenler oluşturularak süslenmiş ferah avluya varılıyor. Burada, olası bir depreme karşı tüm mermer desenlerin araları silikon şeritlerle çevrelenmiş.
8.000 kişinin namaz kılabileceği genişlikteki avlunun etrafı, yaz aylarında 45*C’ye ulaşan, kışın bile 25*C’nin altına düşmeyen hava ısısı göz önüne alınarak insanların güneşten korunmaları amacıyla kemerli revakla çevrelenmiş. Koyu renk mermerden yapılan şadırvan da yine sıcaktan korunma amacıyla kemerlerin arasına gizlenmiş ve zarif sekizgen ahşap bir tepelikle  örtülmüş. Burada, ilk dikkati çeken 91.5 metre yüksekliğe ulaşan merkez minare oluyor. Revaklar ve iç avlular da dahil edildiğinde içinde aynı anda 20.000 kişinin ibadet edebileceği bu yapı kompleksinin dört köşesinde ayrıca 45 metre yükseklikte dört minare daha bulunması İslam’ın beş şartını simgelemek olarak açıklanıyor. Avluya bakan taş duvarlardaki şık kemerlerin üzerine Allah’ın 99 adı nakşedilmiş. 

Namaz saatleri dışında herkesin ziyaret edebildiği ama sadece Müslüman erkeklerin ibadetine açık olan 6.600 kişilik merkez cami, 74.4 x 74.4 metre ölçülerde kare planlı olarak tasarlanmış ve 16 metre çaplı zarif bir kubbeyle örtülmüş. Yerden 50 metre yüksekteki tepe noktasından 14 metre sarkan tam 8 ton ağırlığındaki, son derece ince bir işçilik sergileyen ve 1.122 ampulün aydınlattığı Swarovski taşlardan oluşan bu muhteşem altın kaplama avize, tamamı altın mozaik kaplı ve üzeri baklava desenli taş kafesle çevrelenmiş kubbeyi, özellikle de akşam saatlerinde, seyrine doyulmaz bir ışık seline dönüştürüyor. Zaten, Muscat’a geldiğinde, havaalanından merkeze doğru ilerleyen tüm yabancıları ilk büyüleyen de bu oluyor. Bu avizenin, Guinness Rekorlar Kitabı’na “dünyada bugüne kadar yapılmış en büyük ve en güzel avize” olarak girdiğini öğrenmek beni hiç ama hiç şaşırtmıyor. Ayrıca, orta sahını çevreleyen mermer kemerlerin ardındaki bölümün ince işlemelerle süslü ahşap tavanından da, ortadaki avizeyle uyumlu, minik  cami modelleri şeklinde avizeler sarkıyor.

Ahşap oyma ana giriş kapısı, merkez kubbeyi taşıyan mermer fil ayaklardakine benzer motiflerle son derece zarif bezenmiş. Sağlı sollu taşıyıcı 8 sıra kemerde nefti ve beyaz mermer birlikte kullanılmış. Duvarları süsleyen mozaik bezemelerde Anadolu çinileri örnek alınmış ve turkuvaza ağırlık verilmiş. Bu mozaiklerle uyumlu desen ve renk zenginliğine sahip olan taban halısı, caminin diğer pek çok detayı gibi hayranlık uyandırıcı. 1996- 2000 yılları arasında, on beş  teknik uzman denetimindeki altı yüz kadın tarafından, İran’ın doğusunda yer alan Khurasan (Horasan) bölgesindeki Mashhad yakınlarında bulunan  Nishabur kentinde, en kaliteli yün ve pamuk ipliklerle elde dokunan bu halıda, mavi ve sarının tonları Pers desenleri örnek alınarak zarif bir ustalıkla kullanılmış. Yaklaşık 70 x 60 metre, yani tam olarak 4.263 metrekare alanı kaplayan halının her 6.5 santimetresinde 40 düğüm, toplamda ise 1.700.000.000 düğüm var. Ağırlığı 21 ton kadar olan bu halının desen çizimi ve gerekli tüm malzemenin hazırlanması 15 aylık bir zaman almış. Ardından geçen 27 ayda da dokunması tamamlanmış. Sonraki 5 ay boyunca, 58 ana motiften oluşan halının iplikleri kesilerek son şeklini alması sağlanmış.

Yapının iki cephesinde yer alan kemerli pencereler yine Anadolu ve Pers motifleri kullanılarak mavili sarılı zarif vitray panolarla bezenmiş. Pencereler dıştan, Osmanlı ve Bizans desenlerinin harmanlandığı zarif taş işleme kafeslerle yarıya kadar perdelenmiş.
Kıble duvarındaki mihrap, dış cephede yarım kubbe ile çevrelenerek, tipik Umman mimarisine özgü ince bir taş işçiliği ile bezenmiş. Mihrabın kuzey tarafından imamın, güney tarafından ise Sultan’ın camiye girebilmesi için mozaik panoların içine iki gizli kapı tasarlanmış. Tüm ahşap, mermer ve taş süslemelerde geometrik desenlerin yanı sıra Kur’an’dan ayetlerin yer aldığı kaligrafik oymalar kullanılmış.

Kadınların ibadetine ayrılmış olan, 31x 18 metrelik, yani 558 metrekarelik özel bölüm 750 kişi için minimalist tarzda tasarlanmış. Duvarlar pembe mermerlerle, tavan ise zarif bir ahşap işçilikle kaplanmış. Yerde, tabanı boydan boya kaplayan, birer seccade boyutunda mavi renkli pervazla çerçevelenmiş yekpare, gülkurusu renginde bir halı bulunuyor. Ana giriş kapısı yine ahşaptan ince bir işçilik sergilerken kapı üzerindeki geniş kemerli pencerede zarif vitray desen dikkat çekiyor. Burada, üçerli sıra halinde dokuz adet  Türk işi (Beykoz) klasik kristal avize kullanılmış. Merkez camii gezdikten sonra buranın sadeliği gerçekten dikkat çekiyor.

Sultan Qaboos Büyük Camii içindeki tüm yapıların duvarları kesme blok kumtaşından yapılmış. Hindistan’dan özenle taşınan değerli mermerler ise Muscat’ta kesilip şekillendirildikten sonra kaplanmış ve üzerleri ince bir oymacılık örneği olarak süslemelerle bezenmiş. Bir yanıyla “ihtişamı” diğer yanıyla “zarafet”i simgeleyen bu yapılar bütünü için söylenebilecek olan tek kelime var: Büyüleyici!

İslam kültürünün özelliklerini en güzel örnekleriyle bir arada sunan ve hayranlık uyandıran bu  cami, 4 Mayıs 2001 Cuma günü büyük törenlerle ibadete açılırken Sultan Qaboos Bin Said’in konuşmasında yer alan sözler, bu muhteşem külliyenin yapım amacını gayet iyi anlatıyor:

“ Camiler, sadece birer ibadet yeri değildir. Aynı zamanda da, bilimin ve kültürün yaygınlaştırılması için yol gösteren birer okuldur”.

 Emel ALTAN EGE
28 Haziran 2006